Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Evrendeki zamanın durumu budur. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. 140. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. 140Prof. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. ” Richard Muller a. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. g. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. .  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Yani ortada uzay yoktur. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Yani telefon görüşmesi olamazdı. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. e S.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir.

Zaman Nedir?

İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. g. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. 140. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. 140Prof. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Yani ortada uzay yoktur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Evrendeki zamanın durumu budur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. . Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. e S. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. ” Richard Muller a. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder.