Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. 140. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Yani telefon görüşmesi olamazdı. e S. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Evrendeki zamanın durumu budur. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. ” Richard Muller a. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. . Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Yani ortada uzay yoktur. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. 140Prof. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. g. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir.

Zaman Nedir?

Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. e S. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Yani ortada uzay yoktur. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. .  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. 140Prof. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. 140.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Evrendeki zamanın durumu budur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. g.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. ” Richard Muller a.