Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. g. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. . Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. e S. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Yani ortada uzay yoktur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. 140Prof. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Evrendeki zamanın durumu budur. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. 140. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. ” Richard Muller a. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok.

Zaman Nedir?

Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Yani ortada uzay yoktur. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. e S. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. ” Richard Muller a. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Yani telefon görüşmesi olamazdı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. 140. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Evrendeki zamanın durumu budur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. 140Prof. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. g. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. . Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim.