Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. 140Prof. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Evrendeki zamanın durumu budur. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. . Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. e S. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. g. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Yani ortada uzay yoktur. ” Richard Muller a. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. 140. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.

Zaman Nedir?

Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. 140. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. e S. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. g. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Yani ortada uzay yoktur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. 140Prof. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Evrendeki zamanın durumu budur. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. . Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. ” Richard Muller a.