Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. . Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. g. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Yani ortada uzay yoktur. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. 140. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. ” Richard Muller a. Evrendeki zamanın durumu budur. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. 140Prof. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. e S. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.

Zaman Nedir?

Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Evrendeki zamanın durumu budur. e S. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. 140Prof. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Yani ortada uzay yoktur. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. 140. . İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. g. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. ” Richard Muller a. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor.