Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. 140. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. ” Richard Muller a. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani ortada uzay yoktur. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. 140Prof. e S. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. . Yani telefon görüşmesi olamazdı. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. g. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Evrendeki zamanın durumu budur. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok.

Zaman Nedir?

Yani ortada uzay yoktur. ” Richard Muller a. g. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. 140. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Yani telefon görüşmesi olamazdı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Evrendeki zamanın durumu budur. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. . Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. 140Prof.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. e S. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs.