Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

e S. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. 140. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. ” Richard Muller a. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. . Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Evrendeki zamanın durumu budur. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Yani ortada uzay yoktur. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. 140Prof. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. g.

Zaman Nedir?

 Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. g. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. . İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. ” Richard Muller a.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. 140Prof. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. e S. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Evrendeki zamanın durumu budur. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Yani ortada uzay yoktur. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. 140. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır.