Tuna kıyısında bir gün...

 
Tuna kıyısında bir gün... Tuna kıyısında bir gün...

Regensburg, 2000 yıllık bir kent. Her şey tablo gibi. Törene 800 kişilik bir koro eşlik etmişti. Uzaklardan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. Taş köprüleriyle ve yapılarıyla, alanlarıyla, sokaklarıyla, buralarda yaşayan rahat, cana yakın insanlarıyla. Dik yolun iki yanı hafif kar kaplı. Kentin biraz dışında yamaçlar bağlarla örtülü. Eski çağlarda at arabalarının geçtiği bu daracık sokaklar günümüzde her türlü araca kapalı. Bugün hava güzel olacak Tuna kıyılarında. Yamaçlarda üzüm bağları. Karaormanlar’dan gelen Tuna Nehri Regensburg’da genişliyor, büyüyor. Tepede bir tapınak. Düşler içindeki küçük köylerin, burçlu kalelerin, yüksek şatoların, sık ormanların arasından geçiyor. Heybetli ve gururlu duruyor. Hepsi de küçük ve sevimli. Şaraplık üzüm yetişiyor buralarda, Romalılardan günümüze dek. Taş kaidesinde bu kişinin Avusturya prensi Don Juan olduğu yazıyor. 18. Orada bir heykel. Büyük bir Yunan tapınağı. Kendine vadiler açıyor. Regensburg’da. . Sislerin ardından güneş çıkıyor. Sislerin ardında güneş. Biraz ileride büyükçe bir alan. Heybetli duruşunun nedeni, Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın şehit düştüğü 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yenmesi olacak. Sağ, sol eski yapı. Çevresine hiç uymayan bir yapı. . . Regensburg’un taş sokakları gezmekle bitmiyor. Kayaları yararak güneydoğuya yolunu sürdürüyor. Tarih ve gelenek adım başında, kiliselerin Gotik kulelerinde, evlerin taş kemerlerinde, daracık sokakların taşlarında. İsa’dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg Ortaçağda Avrupa’nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biriydi. Alman ırkının “övgü tapınağı” Walhalla’ya Hitler; 6 Haziran 1937’de “Yapıtlarında Almanlık damarı var” dediği besteci Anton Bruckner’in büstünü koydurtmuştu. . Uzaklardan bir köprü görünüyor. 1786’da Goethe, “Regensburg çok güzel bir yer” diye yazıyor gezi günlüğüne. mail@ahmet-arpad de",Sisler içinde Tuna’nın kıyıları. Giriş katlarında dükkânlar, lokantalar, kahveler, butikler ve birahaneler. ",. Daha ötelerde, sisler arasında kilise kuleleri, tarihi yapılar, eski taş evler. Kocaman! Tıpkı önünde durduğum tapınak gibi. Yaklaşık 180 yıl önce Bavyera Kralı I. 365 mermer basamak Tuna Nehri’ne ve ovaya bakan bu görkemli tapınağa uzanıyor. Romalıların yaptığı; ortaçağın bozamadığı, dünya savaşlarında düşmanın bombalamadığı günümüz insanının da yolları genişletmek amacıyla yıkmadığı yapılar. Ludwig’in kalıtı. O gün yaklaşık 200 bin insan akın akın Regensburg ve tapınağa gelmişti. yüzyılda Mozart yaşamının bir bölümünü severek burada geçiriyor. Sonraki yıllarda Neonazilerin her 6 Haziran’da burada toplandığı biliniyor. MOZART DA BURADAYDIRoma Kralı March Aurel’in. Bu, yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss’un Regensburg’lulara armağan ettiği karayolu köprüsü.

Tuna kıyısında bir gün...

Daha ötelerde, sisler arasında kilise kuleleri, tarihi yapılar, eski taş evler. Törene 800 kişilik bir koro eşlik etmişti. Eski çağlarda at arabalarının geçtiği bu daracık sokaklar günümüzde her türlü araca kapalı. Bu, yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss’un Regensburg’lulara armağan ettiği karayolu köprüsü. MOZART DA BURADAYDIRoma Kralı March Aurel’in. mail@ahmet-arpad de",Sisler içinde Tuna’nın kıyıları. Giriş katlarında dükkânlar, lokantalar, kahveler, butikler ve birahaneler. Alman ırkının “övgü tapınağı” Walhalla’ya Hitler; 6 Haziran 1937’de “Yapıtlarında Almanlık damarı var” dediği besteci Anton Bruckner’in büstünü koydurtmuştu. Kayaları yararak güneydoğuya yolunu sürdürüyor. Ludwig’in kalıtı. Çevresine hiç uymayan bir yapı. Sislerin ardında güneş. İsa’dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg Ortaçağda Avrupa’nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biriydi. . Taş kaidesinde bu kişinin Avusturya prensi Don Juan olduğu yazıyor. Orada bir heykel. Her şey tablo gibi. Kendine vadiler açıyor. Yamaçlarda üzüm bağları. Tepede bir tapınak. Taş köprüleriyle ve yapılarıyla, alanlarıyla, sokaklarıyla, buralarda yaşayan rahat, cana yakın insanlarıyla. Regensburg’da. ",. 1786’da Goethe, “Regensburg çok güzel bir yer” diye yazıyor gezi günlüğüne. yüzyılda Mozart yaşamının bir bölümünü severek burada geçiriyor. Yaklaşık 180 yıl önce Bavyera Kralı I. . Heybetli ve gururlu duruyor. Tarih ve gelenek adım başında, kiliselerin Gotik kulelerinde, evlerin taş kemerlerinde, daracık sokakların taşlarında. Romalıların yaptığı; ortaçağın bozamadığı, dünya savaşlarında düşmanın bombalamadığı günümüz insanının da yolları genişletmek amacıyla yıkmadığı yapılar. Uzaklardan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. Kentin biraz dışında yamaçlar bağlarla örtülü. Sonraki yıllarda Neonazilerin her 6 Haziran’da burada toplandığı biliniyor. Uzaklardan bir köprü görünüyor. . Regensburg’un taş sokakları gezmekle bitmiyor. Kocaman! Tıpkı önünde durduğum tapınak gibi. Sislerin ardından güneş çıkıyor. O gün yaklaşık 200 bin insan akın akın Regensburg ve tapınağa gelmişti. Karaormanlar’dan gelen Tuna Nehri Regensburg’da genişliyor, büyüyor. Sağ, sol eski yapı. Regensburg, 2000 yıllık bir kent. Bugün hava güzel olacak Tuna kıyılarında. . Şaraplık üzüm yetişiyor buralarda, Romalılardan günümüze dek. Büyük bir Yunan tapınağı. Biraz ileride büyükçe bir alan. 18. Heybetli duruşunun nedeni, Kaptanıderya Müezzinzade Ali Paşa’nın şehit düştüğü 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı donanmasını yenmesi olacak. Dik yolun iki yanı hafif kar kaplı. 365 mermer basamak Tuna Nehri’ne ve ovaya bakan bu görkemli tapınağa uzanıyor. Düşler içindeki küçük köylerin, burçlu kalelerin, yüksek şatoların, sık ormanların arasından geçiyor. Hepsi de küçük ve sevimli.