Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

“Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. ” Richard Muller a. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. g. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Yani ortada uzay yoktur. 140. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Evrendeki zamanın durumu budur. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. e S. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. 140Prof. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. . Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir.

Zaman Nedir?

Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. g. ” Richard Muller a. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. 140Prof. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. . Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. 140. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. e S. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Yani ortada uzay yoktur. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Evrendeki zamanın durumu budur. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi.