Zaman Nedir?

 
Zaman Nedir? Zaman Nedir?

Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. e S. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. 140Prof. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Yani ortada uzay yoktur. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. 140. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. . Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Yani telefon görüşmesi olamazdı. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Evrendeki zamanın durumu budur. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. ” Richard Muller a. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. g. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder.

Zaman Nedir?

Uzatmayalım, Tanrı evreni yeniden harekete geçirmek için düğmeye bastı. Uzayın dış çizgisi yoktur dedik. Önceki bölümün sonunda fizik yasalarının neler yaptığına geçmeden önce başlangıçta ki uzay zamanın özellikle zaman konusunun çok karmaşık ve şaşırtıcı bir oluşum olduğunu belirtmiştim. Bu durum defalarca kanıtlanmıştır. Her neyse, hepsine gelecek bölümde devam edeceğim. O da bilime göre tüm evrende kesikli hareket eder. Evrendeki tüm uzay, enerjiden oluşmuş kuantum alanlardır. Konuya iyi derecede aşina olmayanlar için burada da çok sürpriz yapılanmalar var. Bu konunun daha kolay anlaşılması için bir kurgu hikâye ile anlatayım:Diyelim ki Tanrı bir nedenle kendi katında takvim ve saati olan bir cihaz yaptı. Evrenin çalışan sisteminin temeli böyledir. Ve her şey kendine özgü belli bir hız aralığında enerjiyi harcayabilir. Zaman, diğer boyutların hepsine içkin olarak var. Muller Şimdi, Zamanın fiziği S. Fizik yasaları evrende doğrusal akıp giden bir zaman yaratılmadığını söylüyor. Zira dağ, taş, demir, çelik var olan her nesne atomlardan oluşur ve tüm atomlar, kuantumlardan oluşan yapısı gereği durmaksızın hareket halindedir. Bu sistem, gönderilen sinyalin yerini bulması için uydu ve yerdeki saatin eş zamanlı olması zorunludur, yoksa kullanılamaz. Yani kendi oluşturdukları mesafeyi katederek yine kendi oluşturdukları zamanı da kullanmış oluyorlar. İşte bu nedenle önceki bölümde fizik yasaları, amiyane bir tabirle önünde bulduğu enerji dediğimiz hammaddeye bakıp, ortada hiçbir örneği yokken, uzay zaman gibi ilginç bir mekanizmayı ön görmesi veya tasarlaması müthiş bir sonuçtur dedim. Ve tüm olgular, kendine özgü mesafelerde hareket ederek oluşur. Kısaca uçmakta iken donan kuş, tam düşerken donan taş, dalgalanan deniz hareket eden insanlar vs. Dolayısıyla kuantum dünyasında hareket durmaz, durursa, zaman da durur. Hareket yoksa zaman da yoktur uzay da yoktur. Öyle düz bir akış şeklinde değil tıpkı bir film şeridi şeklinde kare kare devam eder. Yani zaman verilerek ölçülebiliyor. Ayrıca başlangıçta bizim istatistiksel matematik dediğimiz sistem devrede. Bir süre sonra Tanrı geri geldi ve takvime baktı, takvim 2124 gösteriyordu yani aradan 100 yıl geçmişti. Bu yüzden NASA gönderilen uydulardaki saatlerin hızları yerdeki saatlerin hızına göre ayarlanmış, senkronize edilmiş olarak göndermiştir. Bu da sinyallerin çıkış ve gideceği cihazların konumlarında kilometrelerce sapmaya sebep olur demektir. Dolayısıyla içinde bir şey olmadan uzay oluşamaz. Dolayısıyla başlangıçta ortaya henüz sayacak bir şey çıkmamışken, bir nesne yokken, böyle bir sayısal sistemin kendinde içkin var olması veya tasarlanması da çok düşündürücüdür.  Burada doğal olarak aklınıza şu gelebilir; dağlar, taşlar kayalar vs. g. 140. Yani uzay olarak görülen şeyin içi boş değildir, çok seyreltikte de olsa enerji bulunan alanlardır. Eğer evrendeki zaman olaylardan bağımsız, kendiliğinden akıp geçen bir yapıda olsaydı, o zaman dünyadaki saat de, Tanrı’nın saatiyle aynı 100 yıl sonrasını göstermesi gerekirdi. gibi milyonlarca, milyarlarca yıl sabit duran hareket etmeyen nesneler var ama zaman durmuyor diyebilirsiniz. Önündeki cihaza baktı takvim 20 Şubat 2024 saat on ikiyi gösteriyordu ve düğmeye bastı. Böylece yanındaki saat, dünyadaki saat ile eş zamanlı çalışmaya başladı. Bu durumda, hangi ölçekte olursa olsun, uzay denilen hacim ya da alan, aynı zamanda başı ve sonu arasında bir mesafeye sahiptir. Çünkü kuantum alanları uzay oluştururken, bir şeyin içine girip kendine yer açmaya, sığmaya çalışmıyor. Bilindiği gibi zamana dördüncü boyut deniyor. İyi de var olan her şey gibi, biz de doğup bir süre sonra yaşlanıyor ve ölüyoruz. O kendi salınım, titreşim yaparak uzay dediğimiz kapsadığı alanını, kendi oluşturuyor. Biliyorsunuz istatistik, nicelik yani sayılacak nesneler, doneler gerektiren bir matematik alanıdır. Zira kütle çekimi zamanı yavaşlatır. Zamanın bu gerçekliğini, hepinizin kullandığı cep telefonları üzerinden bir örnek vererek anlatayım. “Büyük patlama “öncesinde” ne uzay vardı ne de zaman' Richard A. ” Richard Muller a. . Tabii bu yanlış bir değerlendirme olur. Ayrıca zaman, gündelik yaşamda da bir saatlik yol on dakikalık iş vs. Cep telefonları GPS (Global Positioning System) görelilik teorisinin zaman denklemlerini kullanarak çalışır. Bu yüzden dünyadaki saatler yaklaşık yirmi kilometre yukarıdaki uydulardaki saatlerden günde 38 milisaniye daha geri kalır. Yani ortada uzay yoktur. Yani telefon görüşmesi olamazdı.  Zaten titreşim yani frekans, birim saniyedeki titreşim sayısıdır. O anda tüm evrende hareket dondu, fizik yapı tamamen durdu. Buna bir benzetme yaparsak; şişirilmemiş boş balonla, şişirilmiş içi dolu balonun durumuna benzetilebilir. Enerjinin harcanması ise süreç gerektirir. Yani olaylar, enerjilerini, an, an dediğimiz kesikli aralıklarla değişim gösteriyor. Böylece dünyanın her yeriyle anında görüşebiliyoruz. Nokta dahil, Planck uzunluğu kapsamında olan tüm nesneler yapılarında mesafe barındır. Peki aradan geçen bu aylar yıllar nedir? Kendiliğinden geçen bir zaman yoksa, bizim bu deneyimlediğimiz süre nedir?Bu bölüme kadar hep evrenin bigbang öncesi durumlarındaki birçok bilinmezler veya cevapsız soruları işledim ve yasaların nasıl var olup da bu evreni oluşturabildiğine dikkat çektim. Evrendeki zamanın durumu budur. Şimdi bu durumda dünyadaki zaman neyi gösterir? Cevap gayet basit: Dünyadaki takvim ve saat donduğu andan yani 20 Şubat 2024 saat on ikiden itibaren tekrar başlayacaktır. Zira yukarıda da belirtiğim gibi en, boy, derinlik dediğimiz boyutlar başıyla sonu arasında kendi ölçeklerinde mesafelere sahipler. Özetlersek zamanı Einstein’in görelilik kuramından itibaren sabit bir şekilde akıp gitmediğini, kütle çekimi ve hıza göre değişken olduğunu biliyoruz. Şimdi bu konuyu mümkün olduğu kadar anlaşılır bir şekilde açıklamaya çalışayım: Öncelikle, uzay bir boşluk değil, bir nesnedir. Sonra bu cihazı dünyadaki takvim ve saate göre ayarladı. Eğer uydu ile dünyadaki saatlerde bu zaman farkı ayarlanmasaydı ne olurdu? O zaman yanı başınızda oturan arkadaşınıza telefon ettiğinizde bile gönderdiğiniz sinyal, arkadaşınızın telefonu on santim ötede olmasına rağmen onu asla bulamaz ve kontak kuramazdı. 140Prof. Şimdi artık doğa yasalarının eş deyişle fizik yasalarının bigbang anı ve hemen sonrası durumuna bakacağız. Daha basit olarak söylersek; zaman olarak bildiğimiz unsur hareket bağlı bir şey. Konuya ödüllü fizik profesörü Richard Muller’den alıntıyla başlayalım. İşte akıp geçen bir zaman olmadığı için hareket durunca zaman da durdu. Muller’in söylediği şey, uzay ve zaman biri birinden ayrı iki şey değil, birleşik özelliklerdir. “Uzay ve zaman, görelilikle birbirine bağlanır. Uzay ve zamanda yaşamıyoruz, uzay-zamanda yaşıyoruz. gibi mesafe ve hareket süresi için de kullanılan bir unsurdur. O anda tüm evren ve dünyada durmuş olan her şey kaldığı yerden harekete geçti. Tabi, hareket etmek demek, enerji harcamak demektir. e S. InstagramXFacebookLinkedlnBu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. Dolayısıyla önce uzay-zaman konusunu işleyelim sonra matematiğe devam edeceğiz. Bu durum birçok deneyle de kanıtlanmıştır. Sistemde her nesne kendi zamanını kendi içinde barındırıyor. Ancak arada şu fark vardır, şişirilmemiş balon içi boş olsa da hala nesnedir ama içi boş uzayın nesnesi yok demektir. İşte enerjinin hareket için kullandığı bu hız aralıklarına zaman diyoruz. Biz bu içinde enerji olan alanların kapsadığı dış sınırlarına hacim ya da uzay diyoruz. Bu mesafeleri frekans dediğimiz titreşimler oluşturuyor. Konuyu özetlersek; evrende, bağımsız sabit bir hızda akıp giden zaman diye bir mevhum yok. Yine diyelim ki, bir süre sonra bir nedenle evrendeki hareketi durdurmaya karar verdi. tamamı atomlarına kadar donmuş her şey o anda çalışmaya başladılar.  Son olarak zaman ile ilgili bir başka özellik var. Ancak bu boyut diğer boyutlardan ayrı olarak var olan bir boyut değildir.